30 Kasım 2007 Cuma

susamlı bisküvi





Susamlı bisküvi sever misiniz? Sabahtan beri masamın üzerindeki susamlı bisküvi paketinden atıştırıp duruyorum. Çocukluğumun tatlarından olan bu bisküviyi yemeyeli epey uzun bir zaman olmuş. Ben yemiyorum diye de piyasadan kaldırılmış sanıyordum, sanki tek başıma bu piyasayı ayakta tutan benmişim gibi... Market rafında görünce aldım bu sabah, pek severek yemiyorum ama sanki bunun kokusu bile diğerlerinden farklı. Çocukluğumun geçtiği köyde, bakkal Daçe (anlamı ne bilmiyorum ama bakkalın lakabı buydu)'nin kerpiçten yapılmış, üzerime yıkılmasından korktuğum için hep çekinerek girdiğim, fakat içerideki, bir tarafında içini görmemiz için pencere açılmış olan bisküvi kutularını görünce tüm korkumun geçtiği dükkanında, topu topu üç çeşit olan bisküvilerden seçim yapmaya çalışırdım. Seçimin galibi genellikle susamlı bisküvi olur, kremalı( çoğunlukla nemli) ve finger'e muhalefet görevi verirdim.

Birgün yine (acaba bugün yıkılır mı üzerime diye) mütereddit bir halde, Daçe'nin kapısında beklerken, kapıdan içeriye İzzet Amca girdi. Acelesi olmalıydı ki, girerken bir taraftan da cüzdanından parasını hazır ediyordu. Ve o aceleyle cüzdanından gıcır gıcır bir 5 lira düşürdü. Gözlerim yerdeki paraya kilitlenmiş halde, kafamdan bir sürü düşünce geçti. Hemen o parayı alıp, İzzet Amca'ya vermeliydim, yere eğilip parayı aldım. Kimse görmemişti. O anda ne olduysa bakkala girmekten vazgeçtim, hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Elimde sımsıkı tuttuğum 5 lirayla koşmaya başladım. Sanki bütün köy benim peşimdeymiş gibi, ben koşarken karşıma çıkan insanlar benim bu suçumun farkındalarmış gibi, birazdan jandarma gelip beni yakalayacak ve ömrüm hapislerde sürünmekle geçecek gibi hissettim. Henüz 5-6 yaşlarındaydım, çok korkmuştum. Bu yaptığımı babam duysa beni çok fena döverdi. Ama geri dönüp, parayı sahibine vermeye de korkuyordum, adam ''sen çaldın'' derse diye düşünmüş olmalıydım herhalde. Bugün bile hatırladığım tek şey, ölümüne korktuğumdu.

Eve gelir gelmez, bahçede derince bir çukur kazdım. Bir poşete sardığım parayı da konserve kutusunun içinde toprağa gömdüm. Tekrar o paraya dokunmaya cesaret edebilirsem, hepsiyle susamlı bisküvi alacağım güne kadar orada, benim gizli hazinemde, bekletmeye karar vermiştim.

Sonraki günlerde de o para hiç aklımdan çıkmaz oldu. İzzet Amca'yı yolda görünce, yolumu değiştiriyordum. Babam gece rüyalarıma giriyordu: ''Hırsız!'' diye suratıma haykırırken...

Bu durum günlerce, belki de haftalarca devam etti. Ta ki; bir gün eve geldiğimde bir traktörün bizim bahçeyi sürdüğünü görünceye dek... Bahçe altüst olmuş, benim definem de toprağa karışmıştı. Artık 5 liram yoktu. Buna hiç üzülmemiştim, hatta çok sevinmiştim. Benim tek başıma altından kalkamayacağım bir sorunu traktör ortadan kaldırmıştı.

Aradan geçen otuz yıldan sonra, geriye dönüp baktığımda; babam, İzzet Amca ve Daçe rahmetli olmuşlar. O günlerden sadece masamın üzerinde sabahtan beri, bitiremediğim susamlı bisküvi paketi kalmış. Nedense ağzımda tuhaf bir tat bırakan susamlı bisküvi... Onu da masama çay bırakan çocuğa verdim şimdi.