Ne içindir kapılar? Kapatmak için mi kendini tüm olan bitene, yoksa ardına kadar açık tutmak için mi?
‘Kapalı kapılar ardında’ insan pazarlıkları yapılsın diye mi düşünülmüş kapılar, her muallakta ‘
açık kapı bırakmak’ için mi bizi sonsuz belirsizliklere sürükleyen…
‘
Çalmadığımız kapı’ kalmamışken, ‘
bütün kapılar yüzümüze kapatılmışken’ ‘kapı kapı dolaşmaktan’ yorgun düşen ruhumuzu, ‘
kapısını aşındırdığımız’ hangi hekim iyi edebilir ki?
‘
Kapısına geldiğimiz’ sevgili için çoktan ‘
dış kapının mandalı’ olduğumuzu anladığımızda mı bizim için ‘en sevgili’ değildir artık o sevgili? Uzun zaman önce ‘
kapıyı çarpıp’ çıktığında duymadık mı yoksa kapının sesini, kulaklarımızı sağır eden aşkın gürültüsünden…
‘Kapı komşumuz’ olan yalnızlığımızın her ‘
çat kapı’ gelişinde, hazırlıksız yakalanmamız; bize yalnızlığa nasıl hazırlıklı olacağımızı bir türlü öğretememişse, gelen misafiri ‘
kapı dışarı etme’ kabalığındaki cesareti verebilir mi zamanla?.. Sığınılacak bir ‘
dost kapısının’ sıcaklığıyla takas edebilir miyiz yalnızlığı?..
Ama ben şimdi ‘ardına kadar açtığım kapılarımdan’ içime dolan herkesi ve her şeyi kovdum.
Kapatın kapılarımı!... Ruhum üşüyor…