17 Ocak 2008 Perşembe

kaçış planı




Bugünlerde kiminle biraz derin bir sohbete dalsam, aynı konu. Herkeste bir kaçış hevesi; sorunlardan kaçış, sorumluluktan kaçış, aidiyetten kaçış, bağlanmaktan kaçış... Bizi üzen, sıkan, bunaltan, delirten her şeyi bırakıp; olabildiğince uzakta almak soluğu. Bulunduğumuz yerin dışında sihirli bir yer olduğuna inandırmışız kendimizi. Herşeyi burada bırakabileceğimizi varsayıyoruz bu kaçışta. Gideceğimiz yeni yerde, buradaki canımızı sıkan şeylerin hiçbiri olmayacak, mutlu-mesut yaşayıp gideceğiz. Böyle bir yer tabii ki yok, klasik deyişle gideceğimiz her yere kendimizi de götürdükten sonra gitmemiz ne kadar anlamlı olacak tartışılır. Benim asıl kafama takılan, bulunduğu şartlardan memnun olmayan kişilerin çokluğu. Öyle ki, arkasında bıraktıkları için hiç üzülmeyecek kadar mutsuz kişiler. Ailesini, dostlarını, evini, şehrini terketmeyi isteyecek duruma geliyor insanlar. Bunu hiçbir zaman göze alamayacak olduğumuzun farkında olarak, aslında daha büyük mutsuzluğa mahkum ediyoruz belki de kendimizi.


Dünyanın en iyi korunan hapishanesindeki mahkumun kaçma hayalinden pek farklı gelmiyor bana bu durum. Bu hapishanede aynı odada kalan iki mahkumdan biri sürekli başarısız olan kaçış planlarıyla zaten çok kötü olan hapishane şartlarını kendisi için daha da çekilmez hale getirecek; kaderine razı olan, o hapishane odasında cezası bitene kadar kalmayı kabullenmiş olan diğer mahkum ise, mutlu olmasa da biraz daha huzurlu bir hayat sürecektir. Hangisinin daha akıllıca bir davranış olduğu konusunda bir fikrim yok, bu konudaki fikrim sanırım hapishane şartlarının seyrine göre şekillenecek.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı..akıcılık ve anlatım için tebrik ederim:)