17 Şubat 2008 Pazar

hastalıklı düşlerim...


Gecenin bu en kuytu, en yalnız, en sessiz, en kimsesiz saatinden merhaba...
Dışarıda kuvvetli bir fırtına var, dondurucu bir soğuk... Göz kapaklarım kapanıyor ama ben uykusuz... Bir dost sesine-sohbetine hasret geçen bir günün ( yüzlerce kalabalık arasında) bezdirici yorgunluğunda günlerdir uyku uyumadığım halde uyuyamayan ben... Küçüklüğümde, belki de bebekliğimde, belki de doğmadan önce yaşadığım, ya da yaşadığımı sandığım; aklıma düştükçe beni delirten rüya mı yaşanmışlık mı olduğunu şimdi tam olarak kestiremediğim hayaller düşüyor aklımın bir köşesine; korkuyorum... Bugün bile tarif edemediğim -yıllarca uğraşsam tarif edemeyeceğim- düşlerim geliyor aklıma. Şimdi girsem yatağa, uyumaya niyetli çırpınışlarım nafile olacak biliyorum. Biliyorum ki ben yine hiç sayıklayamayacağım uykumda, uyanık olduğum zamanlardaki gibi. Ve yine biliyorum ki, hiç ama hiç kimse anlayamayacak beni; ne uyurken, ne de uyanıkken gördüğüm düşlerin gerçekliğinde...

Hiç yorum yok: